Şiddet Serbest, Aşka İhtar. Yaş Sınırı Masası
Hollywood'da filmlere yaş sınırı koyan kurulun işi, seyircinin görmemesi gerektiği söylenen her şeye bakmayı gerektiriyor. Bir sahnedeki kan, on üç yaş üzeri için hâlâ katlanılabilir mi? Çıplak bir beden ekranda ne kadar kaldığında ergenlerden uzak tutulmalı? Küfür kaç kere tekrarlandığında salona girecek herkes için yetişkin bileti kesmek gerekir? Masanın etrafındaki ebeveynler tam da bu tür ayrıntıların hesabını yapıyor.
Amerikan Film Birliği’nin şemsiyesi altındaki bu küçük kurul, onlarca yıldır harflerle konuşuyor. En geniş kitleye açık G'den, on sekiz yaş altına kapalı NC 17'ye uzanan skala yalnızca ahlak tartışmalarını değil, gişe hesabını da belirliyor. Bir aksiyon filminin PG 13 alması birçok stüdyo için piyango gibi bir sonuçken, NC 17 damgası kimi yapımlar için ticari intihar sayılıyor. Romantik bir dramda geçen kısa bir oral seks sahnesinin ya da ergenlerin kendi aralarındaki doğal diliyle konuştuğu bir filmin sırf birkaç ağır küfür yüzünden yetişkinlere itilmesinin hikâyesini Hollywood gayet iyi biliyor.
Bu kurul yıllar boyunca hem sinemacılar hem de eleştirmenler tarafından iki uçtan eleştirildi. Kimine göre aşırı muhafazakâr, kimine göre fazla gevşek davrandı. Üstüne bir de kapalı devre çalıştıkları, nasıl düşündüklerini açıklamadıkları söylendi. Yakın zamanda yayımlanan ayrıntılı rehber tam da bu eleştirilerin ardından geldi. Özellikle ebeveynlere hitap eden bu açıklama, oyunun kurallarını ilk kez bu kadar açık anlatıyor. Çıplaklık ve cinsellik söz konusu olduğunda hangi imaların görece masum sayıldığı, hangi temasların filmi R ya da NC 17'ye ittiği tek tek yazılı. Şiddette yalnızca silahın görünmesinin değil, yaranın ne kadar ayrıntılı gösterildiğinin de belirleyici olduğu vurgulanıyor. Tecavüz ve intihar tasvirlerine ise ilk kez ayrı bir bölüm ayrılmış durumda.
Kurulun başkanı bu rehberi, ebeveynlerin içini rahatlatmak için yayımladıklarını söylüyor. Kendilerini görünmez, kapalı kapılar ardında puan dağıtan gizli bir dernek gibi algılatmak istemiyorlar. Masanın etrafında oturanların stüdyo yöneticileri değil, çocuk büyüten insanlar olduğunu, başkalarının çocukları için de makul karar vermeye çalıştıklarını iddia ediyorlar.
Fakat bu açıklığın yalnızca ailelere yaramadığı da ortada. Yıllardır derecelendirme süreci konusunda yapımcılara danışmanlık verenler, rehberin satır aralarının kısa sürede bir strateji kitabına dönüşeceğini düşünüyor. Yönetmenler hangi kelimenin, hangi planın, kaç saniyelik bir çıplaklığın filmi hangi kategoriye taşıdığını artık daha rahat hesaplayacak. Gerektiğinde sahneleri kısaltarak, kamerayı başka yöne çevirerek ya da montajda birkaç kareyi çöpe atarak hedefledikleri sınıra yaklaşmaya çalışacaklar. Çocukları korumak için hazırlanmış tablo, aynı zamanda pazarlama ve taktik alanına dönüşecek.
Bu tartışma Türkiye'den bakınca hiç de yabancı değil. Burada da yıllardır filmlerin kimlere gösterilebileceğine dair küçük simgeler, büyük duyguları tetikliyor. Sinema salonlarında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Değerlendirme ve Sınıflandırma Kurulunun belirlediği sistem geçerli. Genel İzleyici ibaresinden sonra 6 artı, 10 artı, 13 artı, 16 artı ve 18 artı gibi yaş basamakları geliyor. Bazı kategorilerde küçükler aile eşliğinde girebiliyor, bazılarında salon kapısı kesin olarak kapalı. Kurul yalnızca yaş simgesi vermekle kalmıyor, şiddet ve korku, cinsellik, olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar gibi küçük piktogramlarla da içeriğe işaret ediyor. Çok istisnai durumlarda ise sınıflandırmayı tamamen reddedip bir filmin ticari dolaşımını durdurma yetkisine sahip.
Lars von Trier'in Nemfomanyak'ı bu kırmızı çizginin en bilinen örneklerinden biri. Film 2014'te Türkiye'de vizyona giremeden önce kurula çıktı, çoğunluk kararıyla pornografi sayıldı ve sınıflandırma tamamen reddedildi. Ticari gösterimi yasaklanan film, yalnızca festivaller ve “özel sanat etkinliği” sayılan gösterimler için mümkün hâle geldi. Karar, sanat çevrelerinin ötesine taşarak Mecliste verilen soru önergelerine, sansür raporlarına ve ifade özgürlüğü tartışmalarına konu oldu. Bazı sinema salonları ve üniversite kulüpleri filmi “özel gösterim” etiketiyle oynatmanın yollarını aradı. “Nemfomanyak” böylece yalnızca bir film değil, festival salonlarının ve üniversite amfilerinin ne kadar “özel mekân” sayılabileceği üzerine bir test hâline geldi.
Televizyon tarafında da benzer bir evren kurulmuş durumda. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun iki binlerin ortasında devreye aldığı simgeler, ekran başındaki herkesin hayatına yerleşti. Genel İzleyici işaretinden sonra 7 artı, 13 artı ve 18 artı simgeleri geliyor. Şiddet ve korku, cinsellik, olumsuz örnek davranışlar için kullanılan ikonlar, programın başında ve reklam aralarından sonra tekrar tekrar beliriyor. Gece saatlerine göre değişen yayın sınırlamaları, çocukların uyku saatini bir tür ahlak çizgisine dönüştürüyor.
Bugün tartışmanın yeni cephesi dijital platformlar. RTÜK, son yıllarda Netflix, MUBI, BluTV, Disney Plus, HBO Max ve benzeri servisler hakkında, aileyi ve çocukları koruma ilkelerine aykırı bulunduğu gerekçesiyle art arda para cezaları verdi. Gerekçelerde kimi zaman yoğun cinsellik ve uyuşturucu kullanımı, kimi zaman “müstehcen animasyon”, kimi zaman da LGBTİ+ hikâyeler öne çıktı. Yetişkinlere yönelik animasyon dizileri ile bazı filmler katalogdan çıkarıldı. Gaspar Noé'nin Climax'i yoğun şiddet, uyuşturucu ve cinsellik içeriği nedeniyle aynı raporlarda yer aldı ve Türkiye'deki kataloglardan kaldırıldı. Böylece sinema salonlarının kapısında başlayan yaş simgesi tartışması, internet bağlantısının olduğu her ekrana doğru genişledi.
Ben tam bu yazıyı yazarken iki ayrı haber aynı masaya düştü. Pop müzik grubu Manifest'in üyelerine, bir konser performansı nedeniyle “teşhir suretiyle hayasızca hareketlerde bulunma” suçlamasıyla üç ay 22 gün hapis cezası verildi. RTÜK ise HBO Max'te yayımlanan yerli dizi Jasmine hakkında inceleme başlattığını duyurdu ve açıklamasında aile yapısı, genel ahlak, millî ve manevi değerler gibi başlıkları öne çıkardı.
Afiş görseli: HBO Max
Aynı günlerin bir başka ekranı ise bambaşka bir rahatlıkla konuştu. Kanal D'de yayımlanan Eşref Rüya'da geçen “kaza yapabilirdi” repliği, kadına yönelik şiddeti ima ettiği gerekçesiyle sosyal medyada geniş tepki topladı. Kadın Dayanışma Komiteleri de tartışmayı, RTÜK'ün bazı sahnelerde alkol görüntülerini bulanıklaştıran hassasiyetine karşılık, şiddet imalarını olağanlaştıran cümlelere sessiz kalması üzerinden bir çifte standart eleştirisine çevirdi.
Eleştirilerin ortak bir tarafı var. Hem Hollywood'da hem Türkiye'de kurulların cinsellik söz konusu olduğunda şiddete göre daha sert davrandığı sık sık dile getiriliyor. Özellikle heteroseksüel olmayan ilişkiler ve kuir anlatılar söz konusu olduğunda simgelerin çok daha hızlı kırmızıya döndüğü, uyarıların ve yaptırımların ağırlaştığı görülüyor. Öte yandan bu sistemi savunanlar, rehberlerin ve yaş simgelerinin ebeveynlere karar desteği sunduğunu, çocukların gelişimini gözettiğini vurguluyor. Aynı işaretler, kimi izleyiciler için ifade özgürlüğü ile korumacılık arasında gidip gelen ince ve kaygan bir çizgiye basıyor.
Sonuçta ister PG 13 ister 13 artı, ister R ister 18 artı dense de ortada benzer bir soru dönüp duruyor. Çocukları korumaya çalışan bu mekanizmalar aslında kimin hassasiyetlerini ölçüyor? Çocuğunu elinden tutmuş bir ebeveynin mi? Devlet kurumlarının mı? Yoksa hem Hollywood'da hem Türkiye'de hızla değişen kültürel iklimin müphem korkularını mı?
Salon kapısının önündeki küçük simgeler, uzaktan bakınca masum işaretler gibi görünüyor. Fakat ışıklar sönüp film başladığında, o küçük dairelerin içine sığdırılmaya çalışılan dünya ile perdede açılan dünya arasındaki mesafe, her zamankinden daha fazla düşündürüyor.